1 Aralık 2012 Cumartesi


Kız’ımın Doğduğu Yere Doğru

Arsız, ansız bi deniz özlemi…
Kedisiyle ve denizinin iyodu yüzünden Yüreği dertli delileriyle meşhur Ayvalık'ı özledim.
Cunda’da taş bi Rum evi... Bi tanker rakı, bi buzhane dolusu olmasa da Engin Abla’nın balıkçı barınağından çokça balık, Ege’nin yeşillikli mutfağından bezeler… Sessizlik, sessizliğe usulca eşlik eden akşam rüzgârı ve Göksel Baktagir…

Ansız, arsız bi deniz özlemi…
Aklımı, rakının uyuşturmasına; iyodun kaçırmasına ihtiyacım olduğundan değil! Hiç unutulmayacak bi Ayvalık akşamında bi akşamlık da olsa Hayaller'im, uyuşsun yeter. O usul esen akşam rüzgârı ve Göksel Baktagir, sessizlikten, suskunluk yılgınlığımdan değil!
Hem belki bu kez bu çakırkeyf hali Hayaller'imin, diline vurur da suskunluğu çözülür.
En son Ayvalık’ta hayallere dalmıştım. Akrep yelkovana “sus”u zerk edince; gerçeğe açtım, gözlerimi. Derin bir solukla son kez iyodunu ciğerlerime çekip, susturup, tüm Hayaller'imi ardımda bıraktım. Beraberimde bi Can'ım Kız'ımı tutup, hayal ellerinden gerçeğe sürükledim...

Arsız, ansız bi deniz özlemi…
Hem belki özlemiştir, Hayaller'im de beni. Belki Ayvalık.

Ansız, arsız bi deniz özlemi…
Hayatın, gelgitleriyle dalga dalga tüm (ç-)akıl(-taşlar-)ımı altında, soluksuz bırakmasına rağmen; bi hayal imbatı.

Arsız, ansız bi deniz özlemi…
Hadi Kız'ım! Kalk, doğduğun yere gidelim.