20 Mart 2011 Pazar

SESSİZLİĞİN SONU

sessizliğin sonu

Kalemim de susuştu, son zamanlarda... Yazardım, oysa ki içimde her ne varsa. Sanırım bu kez bu onulmazlığı da bedenimle toprağa saklıyorum. Yani Sana "cinayetimin ipuçlarını" da bırakmıyorum.

Manşet; Bir Genç Cinayetinin Tüm Sırlarıyla HAKK'a İzinsiz Yürüyüş Düzenledi.

Haber Ayrıntısı; beklenen ve umulandan sakin geçen eylem, SESSİZCE son bulurken; eylemin müsebbibi genç kolluk meleklerince eylem sonunda SESSİZCE sonsuz aleme sevkedilmek üzere tevkif edildi.

Röportaj(Gencin Yakını); O hep ölmek, isterdi. En büyük hayaliydi, ölmek. Hem de ne ölmek; doğum gününde ölmek isterdi, nisan yağmurlarının yağdığı bir güne denk gelen bir doğum gününde. O hep ölmek, isterdi. Hem de ne ölmek; tabutu musalla taşına konduğunda ardında binlercesi insanların olmasını isterdi. Musevisi, İsevisi, Ateisti,... Kürdü, Çingeni, Lazı,... Komünisti, Faşisti, Şeriatçisi, Cumhuriyetçisi,... Yani binlercesi insanların, her haliyle! Mümkünse ikindiye müteakib kılınsın, namazı... O'nu avluda, musallanın üzerindeyken ezana müteakib açıp, tabutunun kapağını; yalnız bırakmalıydı, herkes. O, iki metre beze sarılı da olsa bedeni son kez nisan yağmurlarıyla ıslanırken; inanan inanmayan, bilen bilmeyen herkes ikindi namazını kılsın, isterdi...
Sonra Kendisini tanımayan bir imamın cenaze namazını kıldırmasını isterdi. İmam tanımasın ki; herkes, O'nun ardından ağlarken, namazını bir tek imam abdestli kılabilsin, isterdi.
Namazın sonunda herkesin "helal olsun" haykırışları, önce camiinin avlusunda sonra Uludağ'dan sekip, çoğalıp biraz da tüm şehrin üzerinde yankılansın, isterdi. O kadar kalabalık olsun isterdi ki,cenazesi; tabutu vakit çıkıp, gün akşama döndüğünde varılabilsin, kabristana. Ve gün, akşama dönmüş olmasına rağmen gün sonu karanlığında ve halen devam ederken, yağmurları defnedilsin, isterdi. Yağmurlarının bereketi ve arındırıcılığıyla gusl'olmuş toprağın külçe külçe üzerini kapatmasını isterdi. Uzun sürmesin, Kendisine edilen dua; kısa sürsün. O istediği kalabalık bir anda SESSİZCE dağılıp, gitsin isterdi.
Artık dem, YALNIZLIK demi olmalıydı; ebedi alemde müjdelendiği gibi SEVDİKLERİYLE bir araya gelene kadar!
O, hep ölmek isterdi, hem de ne ölmek?!...
Ve hep derdi ki "Hayattaki en büyük erdem, yaşlanmaktır ve yaşamın son anında tecelli ediyor olsa da en büyük mucize, ÖLMEKtir!"
O, hep ölmek isterdi... Ama böyle isyankâr, sitemkâr... Böyle YALNIZ... Böyle SESSİZ ölmek, O'nun beklediği mucize olmadı!...

Hiç yorum yok: